EHL-İ VATAN
“Kalkın Ey Ehl-i Vatan Dediler, Kalktık; Herkes Oturdu Biz Ayakta Kaldık”
“Kalkın Ey Ehl-i Vatan Dediler, Kalktık; Herkes Oturdu Biz Ayakta Kaldık”
Neler yapmadık şu vatan için! Kimimiz öldük; Kimimiz nutuk söyledik.
ORHAN VELİ KANIK
Gün geçmiyorki güzel vatanımın bir köşesinde umulmadık bir olay bir afet olmasın.
Ya deprem ya salgın hastalık ya sel yada maden kazası.
En sonunda Erzincan İliç’ te altın madeninde heyelan.
Bu heyelan bile bile göre,göre çağıra,çağıra gelen bir afat.
Uluslar arası arenada kendi memleketlerinde yapmadıkları, yapamadıklarını benim ülkemin toprağında yapıyorlar.
Siyanürle altın çıkarma, kullanılan onlarca kimyasal.
Hiçbir şey yoktan var, vardan’da yok edilemez.
Kullanılan her kimyasalın hiç birşeyi kalmasa tortusu kalır.
Bu ‘da insanımızı doğamızı tüm canlılarımızı etkiler.
Altın elde etmek için doğayı göz göre göre yok ediyoruz.
Ne uğruna yüzde birlik yüzde beşlik bize bırakılan altın uğruna.
Kazanılan altınlar Kanada’ya ABD ye Avrupa ülkelerine veya yerli işbirlikçilerle.
Ülkeye kalan ise dogayı
canlıları etkileyen zehir attığı.
Dün Bergama’da, Manisa Soma’da,Kaz Dağları’nda yarın Kayseri döver de mamat’ta Develide veya ülkenin herhangi bir yerinde.
Dünlerde Elbistan’da tonlarca toprak altında kalanlar, bugünlerde Erzincan Iliç çöpler bölgesinde.
Bunlar can bunlar canan.
Beyler; Bu işin fıtratında var deyip geçemezsiniz.
Ateş düştüğü yeri yakıyor,sorumlusu yok ortada. Kim verdi maden ruhsatını, kimler verdi ÇED (Çevresel etki değerlendirilmesi.)raporunu.
Suç garip sahip çıkan yok sorgulayan yok,Hesap Soran yok.
Bu uğurda ses çıkaranlar ya terörist yada bozguncu ilan ediliyor.
Dün olduğu gibi bu günde birkaç garip işçi, çalışan bulurlar.
Soma’da mühendis, tren kazasında makinist, depremde demirci suçlu ilan edilip sonra da dava kapatılır.
Osman gazi köprüsünde sorumlu olmadığı halde halat koptu diye sorumlulugu üstlenen intihar eden vicdanlı bir japon kadar olamadık.
Beyler bu vatan atalarımızın kanlarıyla kazanıldı.
Birilerine peşkeş çekmek,
Elin yabancısına hoyratça para kazansın diye değil.
Bizim görevimiz tertemiz aldığımız bu vatanı gelecek nesillere tertemiz eksiksiz teslim etmektir.
Üzüldüğüm.Ehl-i Vatan görülenlerin her nedense seslerinin çıkmaması veya çıkaramamasıdır.
Vatan sevgisi Mustafa Yıldızdoğan’ın ölürüm Türkiye isimli türküsünü dinlemekle veya hava atmakla olmuyor.
Baş koymuşum Türkiyemin yoluna
Düzlüğüne yokuşuna ölürüm
Asırlardır kır atımı suladım
Irmağının akışına ölürüm Türkiyem.
◦ Baş koyduğumuz ülkemizin düzlüğü, yokuşu kalmamış.(368000 maden rushatı ile delik deşik ediliyor.)
◦ Tüm limanlarımız satılmış.
◦ Binbir güçlükle yapılan Cumhuriyetin fabrikaları birer ikişer elden çıkarılmış haraç mezat satılmıştır.
Asırlardır kır atımızı suladığımız Gediz’e ,Dicleye, Fırat’a,Aras’a,Sususurluk’a ,Ergene’ye ülkenin ırmaklarda zehirler akıtılıyor.
Irmakların üzerine kurulan Heslerle (HES)akış yönleri değiştirilmiş,Dereler rant uğruna kurutulmuş,doğa tahrip edilmiş canlılar öldürülmüştür.
Ormanlarımız ve orman canlılarımız yok ediliyor.
Hava diye zehir solumaya başladık.
Durumun vehametini ya bilmiyoruz ya da kulağımızın üzerine yatıp uyumuş gibi yapıp üç maymunu oynuyoruz.
12.000 yıllık bir geçmişe sahip olan bu vatan topraklarını korumak her vatan severin birinci görevi olmalıdır.
“Beyaz adam geldiğinde onların elinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı.Bize gözlerimizi kapayarak dua etmemizi öğrettiler.
Gözümüzü açtığımızda bizim elimizde İncil onların ellerinde ise bizim topraklarımız vardı.”
“Son ağaç kesildiğinde,
Son nehir kuruduğunda,
Son balık öldüğünde,
paranın yenilmeyecek bir şey olduğunu anlayacaksın”
Tarih ders almak için vardır.
Ders alınmazsa ne olacağı ap açık ortada.
Açın gözlerinizi yarın geç olacak.
0 Yorum